KıbrısManşetSiyasetTürkiye

Şişirme katakullik propagandalarla bu iş yürümeyecek!

Daha önce de yazmıştım; Türkiye – KKTC ilişkisini, her hangi bir ülkenin IMF ile ilişkisine benzetmek, bizim “milli dava siyasetimize” ciddi anlamda terstir…

IMF ne yapar?

Yani soruyu şu şekilde sormak lazım; bodoslama dalarsak anlamsız olur:

“… Uluslararası Para Fonu (IMF), kredi verdiği ülkeden ne talep eder?”…

Evet şimdi daha anlaşılır oldu!

-*-*-

IMF’nin kredi verdiği ülke, IMF’yi yönetenlerin zerre kadar umurunda değildir.

Aralarında duygusal hiçbir bağ yoktur.

Dolayısıyla, IMF’nin verdiği krediye karşılık, ilgili ülkeden, çeşitli taleplerinin söz konusu olması da gayet doğaldır. O ülke, o talepleri yerine getirir ve kredisini alır.

-*-*-

Daha önce de yazmıştım; Türkiye – KKTC ilişkisini, her hangi bir ülkenin IMF ile ilişkisine benzetmek, bizim “milli dava siyasetimize” ciddi anlamda terstir…

-*-*-

Bir gazete, Cumartesi günü TC – KKTC arasında imzalanan ünlü protokolümüzü yayınladı.

Bir miktar ve de anladığım kadarıyla okudum, “IMF – her hangi bir ülke ilişkisi”nden farklı değil…

-*-*-

Yani, kısacası, “ana – evlat” ya da “kardeş” ilişkisi değil; resmi – soğuk ve bir çok maddesinin yaşama geçirilmesi, KKTC tarafı açısından imkansız maddelerden oluşan bir “anlaşma”…

-*-*-

Konuyu değişiyorum…

-*-*-

İyi bir baba olduğu inancındayım…

Elimden geldiğince çocuklarıma, her açıdan yardımcı olmaya çalışıyorum…

Ama “benim kafamla”, “onların kafasının aynı olmadığını” da sık sık kendi kendime tekrarlarım…

“Benim düşündüğüm gibi düşüneceksiniz” demem…

“Benim bildiklerim doğrudur, benim bildiğim doğrular üzerinden yaşam kuracaksınız” hiç demem…

-*-*-

Elbette sorumluluklarını bilecekler…

Elbette saygılı, çalışkan olmaları gerekiyor…

Ama “bunları da dayatmam”…

“Sınıfı geçmezseniz, size para vermem” demem…

15 yaşından beri harçlıcık çıkarmak için ikisi de çalışır ama “çalışmazsanız size para yok” diye zorlamam; yavaş yavaş, sakin sakin hayatın ne olduğunu göstere göstere…

-*-*-

Evlatlarım üzerimden çıkar sağlayıp, onların tüm yaşamlarına müdahale etmem…

Beni “zorla” sevmeleri gerektiğini hiç dayatmadım.

“Beni sevmezseniz, sizi görmek istemem” falan da demedim…

-*-*-

Anne ve / veya baba ile evlatlar arasında jenerasyon farkı, yetişme tarzı, eğitim fırsatları açısından çok ciddi uyuşmazlıklar olabilir.

Aile içi sorunlar da bu uyuşmazlıkların sebepleri arasında sayılabilir.

Modern kültürlerde bu tür sorunları çözmek için, “aile danışmanlıkları”, “uzman psikologlar”, hatta “uzman psikiyatristler” görevdedir.

-*-*-

Ve Dünya’nın çok farklı coğrafyalarında, çok farklı kültürler oluşmuştur haliyle “aile yapısı” ve “aile ilişkileri” de ciddi farklılıklar gösterebilir.

-*-*-

Genellikle “Doğulu kültürlerde”, “Aile büyükleri”, “Ata”, “Ağa”, “Ağabey”, “Büyüğüm”, “Dede” veya “Baba” gibi sıfatlar taşıyanların “dedikleri” dediktir!

Emirdir.

Mutlaktır.

İtaatsizlik “ayıptır”…

Hatta itaatsizlik bir çok doğulu kültürde, “infaz”dır…

-*-*-

Şimdi tekrar, “Türkiye Cumhuriyeti (TC) hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hükümeti arasında geçtiğimiz hafta Ankara’da imzalanan “2021 Yılı İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması”na bakalım…

Efendim, TC ile KKTC arasındaki ilişki, “etle tırnak” mıdır; “ana – evlat” mıdır yoksa “IMF ile her hangi bir ülke” ilişkisi midir?

-*-*-

Etle tırnaksa, ana ile evlatsa, bilinmelidir ki o anlaşma ya da protokoldeki şartların bir çoğu, KKTC’yi karıştırır… Karıştırdığı için anlaşmada bahsedilen bir çok “madde” yerine getirilemez ve haliyle de TC’nin taahhüt ettiği “para”, asla gelemez!

“IMF – her hangi bir ülke” ilişkisi ise bu anlaşma işlemez ve o para da TC’den KKTC’ye asla gelmez!

-*-*-

Yani Başbakan Ersan Saner, hayatta olan tüm eski başbakanları, bakanları, muhalefet liderlerini yanına alsa; UBP – CTP – HP – YDP – DP – TDP vekilleri folklor ekibi gibi sıralanıp, halay çekse, horon tepse, sirtaki vursa da “kamuda, öğretmenlerin A/B uygulamasını kaldırılmasında ve sendikal hakların değiştirilmesinde” talep edilenler; “hayatta” uygulanamaz!

-*-*-

Şu unutulmamalıdır; TC – KKTC ilişkisini; “IMF” ile ilişkiye benzetmemek, o ilişkiyi “IMF ilişkisi” olarak almamak lazımdır.

İrrite edicidir.

Çünkü dayatma vardır.

Çünkü, “siz ne biliyorsunuz ki sidikli Kıbrıslılar, doğruyu biz biliriz” vardır.

Hatta ve hatta, “… hadi oradan beslemeler, dediğimizi yapacaksınız aksi takdirde size para yok” vardır…

Ve hatta ve hatta ve hatta, “… Kesin ulan sesinizi, sizi biz kurtardık, yetti be” bile vardır da işin bir de öteki yanı bulunmaktadır!

-*-*-

TC – KKTC ilişkisi; “karşılıklı çıkar” ilişkisi olması gerekmektedir. Ki öyledir.

Yani siyasi rezalet nedeniyle, KKTC’nin “her açıdan” TC’den başka sırtını dayayacağı bir duvarı yoktur.

Ama, unutulmamalıdır; TC’nin de “KKTC nedeniyle, Akdeniz’deki hovardalık seviyesi ciddi anlamda yüksektedir”…

KKTC veya Kıbrıs Türk toplumu üzerinden “Münhasır Ekonomik Bölge” avantajı başta olmak üzere; prestijli askeri üstünlük sağlayan üsleri söz konusudur…

-*-*-

Ne mi yapmak lazım?

Evet, KKTC’de kamu reformuna veya bir yığın yanlışın düzeltilmesine ihtiyaç olabilir.

Ama bir ana, evladına bu baskıyı yaparsa, inanın ilişkileri sakatlanır…

Ve bu ya da buna benzer anlaşma ya da protokoller; “biz biriz, iki devlet bir milletiz, etle tırnağız, ayrımız gayrımız yoktur”un aslında “şişirme katakullik propaganda olmasından başka bir şey olmamasıdır”…

-*-*-

Modern bir ilişki şart…

İki dost devlet ilişkisi kurulması şart…

Kıbrıs sorununun çözümü için uğraşılması daha da şart…

Bir örnek vereyim; ilişkilerin gerilmemesi adına, “beni seveceksin uleyn” tavrının terkedilmesi şart…

“Bakın biz, sizi nasıl yoluna koyarız, görürsünüz” bakışından uzaklaşılması şart.

Haaaa, Türkiye’deki yönetimlerle uzlaşmayıp, neredeyse, Ermeni ırkçılığı veya Eleni Theoharus ırkçılığı noktasında Türkiye’ye bakış sallamaktan uzaklaşmak, bunun en büyük yanlış olduğunu anlamak da “bizim açımızdan” şart!

Uzlaşmak, sevmek, saymak, anlamak, empoze etmemek, dayatmamak, biat istememek şart…

Bilmem anlatabildim mi?

Diğer Haberler

Başa dön tuşu