GenelKıbrısManşet

Sandıklar açılınca hayaller de yumurta gibi kırılacak!

Ufaktan anılar ve bir kaç fıkrayla geçirelim bu günü diye düşündüm…

Zamanın biri…

35 yıl kadar öncesi…

Hatta belki 37 yıl…

KKTC’de yine seçim vardı…

Birileri, bizlere çok kızmıştı; üzerimize saldırmıştı…

O saldıranlar, sözde solcuydu; biz de öyleydik ama “partilerimiz” farklıydı…

Neyse, o üzerimize salanlardan biri sonra UBP’den bakan oldu…

-*-*-

Eve birileri gelmişti…

1990 Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi…

Askerdim…

Kadın, elinde Denktaş broşürleri ile anlatıyor, anlatıyordu…

“Türkiye, Anavatan, Yavruvatan, Bayrak, Vatan ve Millet…”

O kadını ve evlatlarını hala çok seviyorum…

Şimdi “sonradan olma” CTP’li…

-*-*-

Kadın, “Serhat bizi hiç sevmez” demişti…

“Neden öyle söylüyorsunuz, Serhat sizi de herkesi de çok sever, ama herkese oy vermez” demişti bir yakınım…

Doğruydu, o kadını da eşini de çok seviyorum, siyasi düşünceleri beni hiç ilgilendirmez…

Ama onlar beni hiç sevmedi; çünkü CTP’liydim…

Hatta, “Serhat, Türkiye düşmanı” demişlerdi bir ara…

Şimdi, bilemem…

Facebook’ta gördüm paylaşımlarını…

Gülümsedim…

Benim için, “yazıklar olsun” demişler…

Hep destekledikleri adayı desteklemediğim için, artık “solcu” değilmişim…

-*-*-

“Seçimlere müdahale” dedi biri…

Oysa, geçmişte de seçimlere müdahale hep vardı…

Ve herkes biliyordu ve geçmişte hiç ses çıkarmamıştı…

Susmuştu; sıra O’na gelmişti ve “Auuuuuv” diyordu…

Oysa, Bor Pazarı çoktan geçmişti…

Belki Niğde’dekine yetişirsiniz…

-*-*-

Anavatansız olmaz…

Türkiyesiz imkansız…

KKTC Forever…

Bir zamanlar öyleydi…

Şimdi değil!

Neden?

Eğer “bu konuda bu kadar hızlı değişim” olabiliyorsa, her an her değişim beklenmeli…

Seçim için veya sonrası için fazla “hızlı” hayal kurmayın!

-*-*-

Bir yanda federasyoncular; öte yanda iki devletli çözümcüler…

Oysa, her iki tarafın boynu kıldan ince…

Sıfır itiraz.

Sıfır!

Evet sıfır!

“Be gelin sokağa dökülelim”…

Yok!

Neden?

Sinin da gülle geçsin!

Peki şimdi?

Şimdi mi aklınıza geldi federal çözüm?

Oysa biliyorsunuz ki, daha çok doğal gaz, daha çok paylaşım, ne federal, ne de konfederal çözüm! Sadece üniter çözüm!

“Öyle olacak lan!” diye talimatlanıldığınızda, “hayır” diyeniniz mi oldu 1958’den beri?

Güldürmeyin beni!

-*-*-

Seçim bu akşam biter…

Ben yine üniter devletten yanayım…

Peki siz?

-*-*-

“Çok sevdiğiniz, çok güvendiğiniz adayınız bir hafta sonra değişme potansiyeline yüzde yüz sahiptir” dersem, kızacaksınız; demiyorum!

İsim vermedim; kimse üstüne almasın!

Söylediğim çıkarsa ne yapacaksınız?

-*-*-

Kısacası diyeceğim; ülkemizde insanlarımızın siyasi parti veya aday tercihleri; büyük çoğunlukla “ideolojik” temele dayalı değildir.

Çünkü ne yazık ki, özellikle sol kanatta, sol tarafta, ideolojik temele dayalı gerçek “irade” hiç bir zaman olmamıştır.

-*-*-

Seçimlerimiz hayırlı olsun…

-*-*-

Ve bugün Pazar…

Pazarları, fıkra yazar, bazı dostlar…

-*-*-

Politikacı bir ‘bilge’ye sormuş:

“Kaç türlü dost vardır?

Bilge kişi sıralamış:

“Bazı dostlar ekmek gibidir, su gibidir. Sen onları her gün ararsın.”

“Bazı dostlar ilaç gibidir, sen onları gerekince ararsın.”

“Bazı dostlar da hastalık gibidir. Onlar seni arar bulurlar.”

Milliyet gazetesinin efsane köşe yazarı Hasan Pulur, bir de dördüncüsünü eklemişti:

“Bazı dostlar da şemsiyeye benzer, demiş, yağmur yağınca ortadan kaybolurlar!…”

-*-*-

Hasan Pulur demişken, bir de O’nun kaleminden fıkrayla bugünü tamamlamış olalım:

-*-*-

Yoksul bir köy, seçim sabahı. Karı koca sandığa oylarını atmışlar, eve dönüyorlar… Kahvenin önünden geçerken adama bağırmışlar:
“Gel ülen, bi çay iç!”
Adam karısını eve yollayıp, kahveye takılmış. Akşam üzeri dönmüş, elinde bir yumurta, karısı sormuş:
“Ne elindeki?”
“Yumurta, görmüyon mu?”
“Gördüm de neyin nesi anlayamadım!”
Adam başlamış anlatmaya:
“Kahvede otururken biri geldi, bana bir yumurta verdi. Hediye!”
“İyi de ne olacak bu yumurta?”
“Zengin olacağız… Yumurtayı karşı komşunun kümesindeki tavukların altına koyacağım, civcivler çıktıktan sonra bir tane dişi alacağım. Bu dişi büyüyüp tavuk olacak, bir sürü yumurtlayacak. Onları da kuluçkaya yatıracağım, yine civcivler gelecek. Sonunda o kadar çok civciv, tavuk, yumurta olacak ki, bunları satıp bir inek alacağım!”
Karısı “eee!” diye meraklanmış:
“İneği, komşunun öküzüyle çiftleştirip, doğan buzağıyla yine çiftleştireceğiz. O kadar çok ineğimiz, öküzümüz olacak ki, satıp bir ev, bir kaç tarla alacağız. Sonunda çok paramız olacak. Paranın üçte biriyle yine ev ve tarla, üçte biriyle üst baş, üçte biriyle mobilya, beyaz eşya alırız.”
“Sonra?”
“Üçte birden kalan parayla da, ben biraz gezip tozacağım!”
Kadın hırsla yerinden kalmış:
“Gezip tozacaksın öyle mi?”
“Öyle!”
Kadın yumurtayı kapıp, yere atmış kırmış…
Kırılan yumurta mı, yoksa hayal mi?
Bugün sandıklar açıldıktan sonra, kim bilir kaç yumurta kırılacak?

Diğer Haberler

Başa dön tuşu