ManşetSpor

Maç standardında antrenman yapmak

Mâlumunuz üzere antrenman içi çalışma hırsı, başarı dürtüsüne bağlıdır. Bu da hedefler üzerinden başarının bir yolculuk olduğunu bilendedir

Chelsea’nın eski teknik direktörü İtalyan Carlo Ancelotti bir sohbette; “Oyuncularıma tüm tecrübelerimi aktardım çünkü elimde harika bir oyuncu grubu vardı. İngilizler takımın sembol isimleriydi; Joe Cole, Ashley Cole, Lampard ve Terry. Hepsi de üst düzey profesyonellerdi. Saha dışı için bir şey söyleyemem ama saha içinde Fransız ya da İtalyanlardan çok daha ötede profesyonellerdi. Mesela Fransızların çalışması için arkadan biraz itmelisiniz. Aynı şey İtalyanlar için de geçerli. Hele hele onları çok daha fazla dürtmeniz gerekir. İngiliz oyuncular mı? Onları durdurabilene aşk olsun! İşte, bu doğal mücadelenin, yani bu İngiliz oyuncuların sahip oldukları bu isteğin yanında olup bir şeyler öğrenirseniz büyük bir oyuncu olursunuz” demiş.

Neyse, Sheffield’in efsâne teknik direktörü İngiliz Howard Wilkinson da antrenman davranışlarıyla ilgili şu saptamayı yapmıştı: “Antrenmanlarda duran top çalışmayı sevmeyen bir oyuncum vardı. Ne zaman bu sürece girsek yüzü asılırdı. Bir sabah topun üzerine adını yazıp ‘al bu senin topun. Şimdi git ve ne istersen yap, biz de kendi işimize bakalım’ dedim. Fazla sert olmadan ona net bir mesaj vermeye çalıştım. Şöyle ki; bu yaptığın tüm takım arkadaşlarına zarar veriyor. İki yolun var. Ya bizle devam edeceksin ya da yalnız” demiş. İngiliz. Hoca haklı! ‘Maç standardında antrenman yapmak’ diye bir şey var. İşte burda maç içi tüm varyasyonları, en az maç eforu dahilinde gerçekleştirebilmeyi hedeflemek lâzım. E bunun için n’apmalı? Tabiî ki de bunun için her antrenmana yüksek dozajda zihinsel hazırlık yapmak lâzım ki antrenman içi tüm temel motorik özellikler en yüksek performansta çalışabilsin.

Mâlumunuz üzere antrenman içi çalışma hırsı, başarı dürtüsüne bağlıdır. Bu da hedefler üzerinden başarının bir yolculuk olduğunu bilendedir. Sonuçta örneğin 150 adet antrenman yapan ile 100 adet antrenman yapan arasında tabiî ki de fark var! Aynı ortamda yarışmaları bir defa mümkün değil. ‘Teknik adamların oyunu okuma mokuma işlerini geçiniz’. Karşıdaki güçlü taraf sizin yarı alanınız çöker ve de raconu keser. Bu yüzden çok çalışmakta fayda var sayın seyirciler. Yazımızın son bölümünü de Beşiktaş’ın sevilen eski teknik direktörü Slaven Bilic’le bitirelim; “Takım olarak oynuyoruz. Zaten buradaki felsefe güç halkındır. Oyunculara bunu anlatmaya çalışıyorum. Takımda zenginler ve fakirler yok, sınıflar da yok. Sınıfları ortadan kaldırarak gücü halka vermeye çalışıyoruz. O bakımdan sosyalist bir takım yaratıyorum diyebilirim” demişti bir açıklamasında. Bizim adamın anahtar felsefesi mi? Tabiî ki de ‘adalet ve sevgi’.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu