KıbrısManşetSiyaset

Bazmo, misina, fello, ancistri: Kıbrıs meselesinde herkes haklı!

Şu anda gerek Rum gerekse Türk tarafının tüm anlaşılır veya anlaşılmaz açıklama ya da hamleleri; önümüzdeki süreçle ilgili diplomatik bazmolardır...

Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:

– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?

Hoca ne yapsın?

– Haklısın, demiş.

Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:

– Haklı değil miyim?

Hoca:

– Vallahi çok haklısın, demiş.

Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.

– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?

Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:

– Hatun, demiş, sen de haklısın!

-*-*-

Kesinlikle, örneğin Kıbrıs konusunda, Hoca Nasrettin’in dediği gibi,  “Herkes haklı!”

-*-*-

Mesela, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu ve BM Barış Gücü Operasyonları raporlarını onayladı…

Bu karar ya da onaylanan raporlarda ne var?

Mesela, Maraş’la ilgili çalışmaları durdurun deniliyor…

Mesela, Kıbrıs sorununa çözümle alakalı parametrelerin değişmediği belirtiliyor!

-*-*-

KKTC Cumhurbaşkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı, “onay” meselesini, daha önceki bazı raporlarla çelişki içermekle suçluyor!

“Bize neden sormadan yazdınız?” deniliyor ki bildiğim kadarıyla bize hiç sorulmadı!

Ve ayrıca çok da ilginçtir; anladığım kadarıyla, ahalinin asla anlamaması için son derece uzun bir metin olarak ve yine son derece uzun cümlelerle yazılan “kontra” açıklamalarda, “… Ama aldığınız karar ne olursa olsun Kıbrıs Türk tarafı, BM’nin 5+1 toplantısına yaratıcı, yapıcı ve kararlı katılmasını engellemeyecek”…

-*-*-

Herkes haklı!

Yaratıcı, yapıcı ve kararlı bir şekilde toplantıya katılacağız!

Sır mıdır değil midir bilemem ama yaratıcılığın, yapıcılığın ve kararlılığın ne olacağı da keşke açıklansaydı diye iç geçirmedim diyemem ya neyse!

-*-*-

Herhalde yaratıcılık, yapıcılık ve kararlılık; “egemen eşit iki devletli çözüm” teklifi olacak!

-*-*-

Bu arada, “hep haklı, her zaman haklı olan herkese” sormak istiyorum; “Egemen eşit iki devlet formülümüz kabul edilmezse, masaya oturmayız” dendi mi denmedi mi?

Dendiydi!

Denmediydi!

Kararsızım!

Herkes haklı!

-*-*-

Egemen eşi iki devlet talep etmek hak mıdır?

Elbette haktır!

Peki bu hak, sadece “Kıbrıs Türk halkının hakkı mıdır?”

Örnek teşkil eder mi?

Başka halklar da aynı talepte bulunursa, tepkimiz ne olur?

Yine herkes haklı!

-*-*-

Egemen eşit iki devletli çözüm mümkün mü?

Tabii ki mümkündür!

Nasıl mı?

Garanti Antlaşması mıdır nedir, o uluslararası bağlayıcılıklı meseleyi iptal edeceksiniz; Kıbrıs Rum halkı da referanduma gidecek ve “ayrılma kararını onaylayacak”… Ayrıca “bizim devletin tarafında kalacak tüm mülklerle ilgili olarak, birey birey Rum mülk sahipleri bize mülklerini ya bağışlayacak, ya satacak, ya da bizim öteki devlette kalan mülkleriyle takasını kabul edecek…”

Ölü eniştem canlanacak; karşıma geçecek ve “ben senin yengenim” diyecek!

Mümkün mü?

Herkes haklı!
Mümkündür!

-*-*-

Başka nasıl mümkündür?

Türkiye’nin mesela AB’den ayrılan İngiltere ile ticari ilişkileri zirve yapar…

AB, Türkiye’siz birliği koruyamayacağına hükmeder… Türkiye –  AB ile ticari ilişkileri başta olmak üzere, her türlü ilişkisini mükemmel seviyeye getirir…

ABD, Orta – Doğu’da veya İran ya da Çin’le münasebetlerinde tıpkı İsrail’siz yapamayacağı gibi, Türkiye’siz de yapamayacağına kanaat getirir…

Türkiye ile İsrail, eski zamanlarda olduğundan çok daha üst seviyede, bölgede Amerika’nın etkili elemanları olur…

Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların kullanımı, taşınması, dağıtımı İsrail – Türkiye ortaklığının mutlak kontrolüne geçer…

O zaman, değil Kıbrıs’ta egemen eşit iki devlet kurmak; Kıbrıs’ın tamamının Türkiye’ye bağlanması dahi gündeme taşınabilir…

-*-*-

Kısacası, mevcut durumda, “egemen eşit iki devlet” talebi; taktik açıdan öne sürülebilir ama geri adım atılması çok ciddi manada muhtemeldir.

Mevcut durumda, “egemen eşit iki devlet” talebinin, yapıcı, yaratıcı ve kararlı bir talep olma iddiası, bana “komik” gelmektedir.

-*-*-

Ancaaaaaak tekrar ediyorum; elbette yukarıda saydığım veya sayamadığım gelişmeler doğrultusunda, pazarlık gücümüzün artması halinde imkansız değildir!

-*-*-

Bu arada belirtmekte fayda vardır; İngiliz Dışişleri Bakanı’nın, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı KKTC’de, Cumhurbaşkanlığı makamında, bayraklı ya da bayraksız ziyareti çok önemlidir.

İngiliz Bakan Dominic Raab’ın, bu ziyaret öncesi veya sonrasında yapacağı açıklamalar daha da önemlidir.

Ve değerlidir.

AB’den ayrılmış Büyük Britanya İmparatorluğu’nun Türkiye ile ilişkilerine ciddi anlamda “ehemmiyet” vermeye başlaması, “egemen eşit iki devlet” formülüne en azından “red” diye değil de, “… Bir bakmak lazım” şeklinde yaklaşılmasını getirebilir.

Ancak İngiliz tarafına ticarette güvenilebilirlik, siyasette güvenilebilirlik olarak değerlendirilmemelidir!

-*-*-

Şu anda gerek Rum gerekse Türk tarafının tüm anlaşılır veya anlaşılmaz açıklama ya da hamleleri; önümüzdeki süreçle ilgili diplomatik bazmolardır…

Ama “egemen eşit iki devlet” hayali; bahçeden koparılmış uzun bir kamışın ucuna bağladığımız misina ve tek bir fello ve ancistri ile balina yakalama hayali seviyesinde bir hayaldir!

-*-*-

Not: Bazmo, kamışla balık avlayacak kişinin, balıkları bölgeye çekmek için önceden suya atacağı yemdir… Misina, sanırım Türkçe bir kelimedir. Ancistri, çengeldir…  Fello’ya, “mantar” da diyebiliriz…

Bugün Pazar… Ve karantinadayız hepimiz… Kimse balığa da gidemiyor… Ağır bir Kıbrıs meselesi yazısı yazmamak adına, hani fıkrayla da başladık ya…

Ne alakası mı var?

Ne deyyyyim gardaşım, ne deyyim?

Siz da haklısınız!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu