KıbrısManşet

Avunduk, pandemi döneminde ekonomi ve sanayide yaşananları değerlendirdi

Kıbrıs Türk Sanayi Odası Başkanı Candan Avunduk, pandemi döneminde ekonomi ve oda çalışmalarını değerlendirdi

Haber Kıbrıs’ta yayınlanan Ali Baturay’ın Markaj programına katılan Başkanımız Candan Avunduk, 1 yıllık pandemi döneminde ekonomi ve sanayide yaşananları değerlendirdi.
Başkan Candan Avunduk, 2020 yıl mart ayında aniden kapanmanın belirsizlik ve bilinmezlik içerisinde gerçekleştiğini ve kimsenin bu dönemde ekonomik olarak etkileniyoruz, canımız yanıyor demediğini veya diyemediğini söyledi. Avunduk bunun o günlerde bir can telaşı bir hayatı koruma güdüsünün daha öne çıktığına işaret etti.
Mayıs ayında tekrardan açıldığında, sanayicinin pek bir kaybı olmadığını ve işine devam ettiğini, ancak evsel tüketimle ilgili sanayicinin bundan etkilendiğini ifade etti. Başkan Avunduk, öğrenci yabancı çalışan ve turistin dahil olduğu yaklaşık 200 bin nüfusun bu dönemde ülkeden ayrıldığını kaydederek, bunun üretim-tüketime ve ekonomiye çok büyük olumsuz etkisi olduğunu vurguladı.
Avunduk, “Ötelenen çekler, ötelenen yükümlülükler ve buna benzer konuları hükümet yetkilileriyle çok tartıştık. Bundan çeşitli paketler çıktı. Kötüden iyiye doğru çalışa çalışa daha iyisini bulduk. Sanayicilere ve iş insanlarına bu imkanlar sunuldu. Bu sadece yaraya merhem oldu. Ancak yara orada duruyordu. Tam olarak ilacı veremedik” diye konuştu.
Ardından gelen kapanmalar ve açılmalar sürecinde iş insanlarının bu durumdan oldukça etkilendiğine işaret eden Başkan Avunduk, borçların ve maddi yükümlülüklerin kat kat üst üste bindiğini ve artığını söyledi.
Başkan Candan Avunduk, “Pandeminin olumsuz etiklerini şimdi şimdi ekonomik anlamda hissetmeye başlıyoruz. Düne kadar cepten yedik. Kartlardan yedik, birikimlerden yedik, kredi kullandık. Ama bunların doğası gereği geri dönüşümü yani ödenmesi gündeme geldi. Cepten giden yerine konmadığına göre, aslında bu ülkede fakirleşme başlamıştır” dedi.
İnsan dolaşımını durdurduğumuza değinen Avunduk, küçük küçük adımlarla ve dokunuşlarla ekonomiyi canlandıracağımızı söyleyerek, “Bunu sağlığımızı kaybetmemek adına yapıyoruz ama bunlar aslında nafile dokunuşlardır. Boşuna dokunuşlardır. Örneğin 2 ay önce Dubai’ye dünyanın en büyük gıda fuarlarından birine gittik. Tek PSR ile girdik, her yerde maske taktırdılar, restoranlar açık ama arada seperetörlerle bir dolu bir boş. Her noktada kontrol vardı. Bu işin sırrı artık denetimde. Biz bunları yapmıyoruz. İnsan dolaşımımız yok. Yerel kaynaklarımız sınırlı. Devlet olarak çalışanına bütün ödemeleri yapıyorsun. Diğer taraftan özel sektör çalışanı ve işverene ne istersen onu yap diyorsun yani kaderine terk ediyorsun” diye konuştu.
Avunduk bundan sonra bizi iyi süreçlerin beklemediğini kaydederek, bundan en çok küçük esnafın etkilendiğini söyledi. Sanayicilerin de birçoğunun ağır borçları bulunduğuna değinen Başkan Avunduk, döviz krizlerinin etkilerine değindi.
Elektriğe zam yapılacağı yönündeki açıklamalara değinen Başkan Avunduk, “Maalesef elektrik ücretleri hesaplanırken, yatırım giderleri de günlük cari maliyetleri üzerine ekleniyor ve bizlere yansıyor. Halbuki bu böyle olmamalı. Yatırım ayrı, cari işler ayrıdır. Biz bunu cari işletme giderleriyle yapmalıyız bunu. Siz kalkıp da yatırım giderlerini cari giderlerin üzerine giydirirseniz tabii ki zam yapacaksınız veya zam yapmaya devam edeceksiniz. Hesap uzmanı değiliz ama baktığımızda bu zammın olmasını gerektirecek çok büyük radikal değişiklikler yok. Bugünkü günde bunun olmaması gerekir ” dedi.
Başkan Avunduk Kıb-Tek’in en büyük bütçeli kamu kuruluşu olduğunu ve hep şaibelerle anıldığına değinerek, “Bunların konuşulmaması için şeffaf olunmalı. Her şey açık olmalı. Ama şimdi öyle değil. Kapalı bir kutu. Hakkında bir sürü söylenti ve spekülasyonu yapılan bir yer. Bu söylentiler içerisinde zam yapılıp yapılmamasını konuşup yorum yapıyoruz. Ama gerçek olan şu; bu geçimin zor olduğu günlerde zammın da hiç gereği yok” diye konuştu.
Süt fazlalığı konusunda da yöneltilen soruları cevaplayan Başkan Avunduk, “Aslında süt fazlası yok. Doğası gereği Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında hayvanların gebeliklerinden dolayı süt verimi artar. Bu her yıl da olur. Ancak bu seneye özgü olan bir şey var o da pandemi. Bu kriz bahsettiğim gibi 200 bin insanın 374 bin yerel nüfusu yanında değil. Dolayısıyla tüketim ve gelirler düştü. Ama yine de geçmiş yıllarda aynı dönemlerde çok daha fazla süt döküldü. Süt konusu popülerdir. Ancak hem üreticiler, hem imalatçılar hem de devlet tarafı sütü değerlendirmek için çalışıyor. Hakikaten üçü de uğraşıyor. Tabii ihracat azaldı. Kafe restoran ve otellerin süt ürünü alımı durdu. Hatta onlara verdiğimiz ürünleri de iade alıyoruz. Büyük bir Pazar olan Türkiye 17 Mayısa kadar kapandı ve buraya satış durdu. Arap ülkelerinin de alımları pandemiden dolayı düştü. Diğer yandan hayvanlar süt vermeye devam ediyor. Siz bunu ürüne çeviriyorsunuz ama alacak kimse yok. Bu yüzden tıkanma başladı.” dedi. Patates konusuna da değinilen programda Başkan Avunduk, durumun sütle hemen hemen aynı olduğuna işaret ederek, kapalı otel ve restoranların onları da etkilediğini söyledi.
Fonlar konusunda yöneltilen sorulara karşılık Avunduk, “Bizim ayrıştırılmaya, çatışmaya değil birlikteliğe ihtiyacımız var. Hükümet edenler zaman zaman farklı kararlar alıyor ve bunların bize yansıması farklı yorumlamaya neden oluyor. Birincisi, bu ülkede hayat bulan her sektör ayakta kalmalı ve yaşamalı. İkincisi, üretmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur. Pandemide bunu gördük. Yerel üretim önemli. Ama bu körü körüne de olmamalı. Aslında Kıbrıs Türk sanayisi çok gelişti. İnanılmaz üretimlerimiz ve sanayicilerimiz var. Odamız üyelerinin neredeyse yüzde 95’in üzerinde kalitelerinden hiçbir şüphemiz yok. Dayanıklı tüketim mallarından günlük tüketim mallarına kadar bu böyle. Elbette bizim de içimizde birkaç çürük domates vardır, her sektörde olduğu gibi. Bunu tartışmaya hazırız. Örnek üzerinden de tartışırız. Pahalı değiliz. Ülke şartlarına göre fiyatlarımız uygun. Şöyle bir mantık var ‘hayat pahalı’. Hayatı ucuzlatmak istiyorsanız, burada hiçbir şey üretmeyin. Dünyanın en ucuz ülkesi Çin, oradan getirin koyun ortaya alın size en ucuz ülke. Ama pandemi dönemi ülke üretiminin olmasının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Yüzümüze takacağımız maskemiz, dezenfektanımız yoktu. Avrupa ülkeleri dahi bir birine alkol satmadı. Hatta yasaklar koydu. Bu nedenle burada üretim lazım. Gemiler geldi ama TIR’lar virüs nedeniyle ülkeye çıkamadı. Tıkandı kaldı. Daha büyük felaketler olabilir” diye konuştu.
Avunduk şöyle devam etti:
“Tüm dünya ülkeleri tarife içi veya tarife dışı gümrük duvarlarını ithal mallara karşı yükseltiyor. Bunu Amerika da yapıyor Türkiye de. Bu yerel üretimi korumacılıktır. Ama bu korumacılık vahşi korumacılık olmamalı. Bunu ayırmak lazım. Bizimkisi rekabetçi olabilmesi, kendisini geliştirebilmesi için ortam yaratılmasına yöneliktir. Girdi maliyetlerin yüksekliği rekebet şansınızı oldukça düşürüyor. Rekabet ettiğiniz ürünlerin ülkelerinin ölçeğini düşünün. Bunların TV’lere verdiği birkaç reklam bizim yıllık bütçemizden fazladır.”
Yerel ürünlere yönelik kampanyanın da çok iyi gittiğine değinen başkan Avunduk, halkın kaliteli yerli ürünü 3-5 kuruş fazla olmasına bakmadan tercih etmeye başladığını söyledi. Avunduk, “Kampanyamıza milletvekillerini de dahil ederek yerli ürün tüketiminin önemini çektiğimiz videolarla gündeme getirdik. Atatürk’ün dediği gibi. ‘her fabrika bir kaledir’ biz de ülkemiz için bu kalelerin sayısını ve gücünü artırmalıyız” dedi.
Hellim tescili konusundaki soruya yönelik konuşan Başkan Avunduk, “Oda olarak 2007’den beridir çalışmalarımız sürüyor. Son geldiğimiz noktada kazanımlar var. Bunlardan bir tanesi, tescilin Yeşil hat Tüzüğüyle eş zamanlı geçmesiydi ve bu oldu. İki eylemimiz oldu biri AB temsilciliği diğeri Ledra Palace Kapısında. Şimdiye kadar hiç muhatap kabul edilmeyen odamıza AB’den cevaben konuyla ilgili yazı geldi. Tabii sıkıntılar var. Özellikle koyun ve keçi sütü oranları hem bizde hem de Güney’de yeterli değil. Bir de Güney’de hellimin şekli konusunda sorunları ve talepleri var. Kuzey’in de öyle. Kısaca şudur; topraktan sofradaki çatala kadar giden süreç içerisinde 5 ayrı aşama vardır, yem, hayvan, taşımacılık, süt ve işletmeler-çıkan hellim. Bunların hepsinin ayrı ayrı incelenmesi lazım. Bununla ilgili odamız yine bir profesör hocamız ve AB koordinasyonuyla, hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı hem hellim koordinasyon kuruluyla ve diğer paydaşlarla bu süreç birlikte yürütülüyor. Tescili kullanacak hale gelebilmek için biz çalışmamıza başladık” diye konuştu.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu