KıbrısManşetSiyaset

5 bin TL’lik otomobile 150 bin Sterlin fiyat biçmek!

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün “Devlet” olarak ya da “kişisel” olarak bazı avantajları olduğu bilinen bir gerçek?

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün “Devlet” olarak ya da “kişisel” olarak bazı avantajları olduğu bilinen bir gerçek?

Kime mi?

Sorunun çözülmesini istemeyen herkese desek…

Hata mı etmiş oluruz?

Peki sorunun çözülmesini istemeyen var mı?

-*-*-

Şöyle açıklayayım: Bir otomobiliniz var. Piyasası belli. Bu otomobilin ikinci el fiyatı taş çatlasa 5 bin TL!

Ama siz, alıcı olan kişiye diyelim ki 7 bin TL dediniz!

Eh, akmazsa damlar!

Hatta İngiliz para birimine geçip, 9 bin Sterlin fiyat biçtiniz!

Abarttınız belli ama yine de “al be 9 bin Sterlini” diyen salak veya meraklı çıkabilir diye düşünüyorum…

Ancaaaak, 5 bin TL’lik bir otomobile, 45 bin Sterlin istemek nasıl bir şeydir?

-*-*-

Federal çözüm öldü!

Tamam!

Kabul!

Öldü da sizin “egemen eşit iki devlet” dediğiniz çözüm modeli, değil 5 bin TL’lik otomobile 45 bin Sterlin istemek; “150 bin Sterlin talep etmekten” de imkansızdır!

-*-*-

Haaaaaa; “sana ne kardeşim, ben 150 bin Sterlin istiyorum” mu diyorsunuz?

Elbette buna hakkınız var!

Satmak istemediğiniz belli, “abi 150 bin Sterlin verirsen otomobil senin” diyorsunuz, anlarım da “alıcı” bulmanın imkansız olduğunu herhalde siz de anlarsınız!

-*-*-

Tekrar edeyim; kesinlikle beleşe verseniz kimsenin almayacağı bir otomobile sizin 150 bin hatta 160 bin Sterlin fiyat biçmenize kimse bir şey diyemez!

Ne münasebet!

Keyif sizin keyfiniz!

Olduğu yerde çürür; ne çalışır, ne de yürür!

Paslanır ve ölür!

“Abi, bu ne be, çıldırdı mı bu adam” veya “olmaz böyle şey, arabanın sahibi kesinlikle sıkıntılı” ya da “abi satmak istemiyor” gibi yorumların yapılması da gayet doğaldır!

-*-*-

Belliki arabayı satmak istemiyorsunuuuuuuz!

Kısacası, “mutlaka, bir gün KKTC tanınacak” diye beklemek, “5 bin TL’lik otomobilin mutlaka bir gün 150 bin Sterlin verecek müşterisi çıkar” diye beklemekle kesinlikle eşdeğerdir!

-*-*-

Efendim, federal çözüm bulmak da zor mudur?

Elbette zordur!

Çünkü “otomobili birlikte kullanalım” dediğiniz karşı taraf, “hayır otomobil benimdir, hep ben kullanacağım, sen bagajda seyahat edeceksin ve arada bir inip ön camı sileceksin” noktasındadır ki bu da “çözmemiz gereken” sorundur!

“Hayır buba, otomobili birlikte süreceğiz, birlikte bakımını yapacağız”a ulaşmamız kaçınılmazdır!

-*-*-

“Egemen eşit iki devlet” talebi, Dünya’dan izole yaşama zorunluluğudur.

Evet, kesinlikle Türkiye’ye bu konuda güveniyorum ve bizi asla aç bırakmaz diye düşünüyorum ama mesele bu değildir diye de uyarmak zorundayım!

“Al balığı ye” midir istediğimiz?

Yoksa, “bırak anne ben de tutarım” mıdır?

-*-*-

Meclis’teki konuşmaları dinledim, CTP Milletvekili Fikri Toros’un, “bu ülkede Türkiye düşmanı yoktur” şeklinde özetleyebileceğim düşüncesine yüzde yüz katılıyorum.

Kıbrıs’ta sadece, federal çözüm talep etmeyi Türkiye düşmanlığı olarak lanse eden bir gurup “çözüm düşmanı” vardır!

-*-*-

Aşı olayında da yaşadık, pandemi sürecinde de…

Türkiye aşı verirse, tamamız!

Binlerce kez teşekkürler…

Peki ya Türkiye aşı bulmazsa!

Yok mu bu olasılık?

Peki ya Türkiye’yi yönetenlerin canı sıkılırsa ve bize aşı göndermezse!

Bu olasılık da mı yok  diyorsunuz?

Minimal seviyede bile olsa, vardır bu olasılıklar!

Ve aslolan, bizim, kendimizin, kurumsal şahsiyetimizin aşı bulabilmesidir!

-*-*-

Ve mesele sadece aşı da değildir!

Mesele, kendi kendimizin bütçesini yapabilmektir!

Yapabiliyor muyuz?

Hayır yapamıyoruz, bizzat aile reisimiz sayılan Başbakan Ersan Saner söylemedi mi bunu daha iki gün önce?

-*-*

Kardeşlerim, canlarım, sevgili Pazar günü okuyucularım; nüfusumuzu bilmiyoruz…

Ve sayamıyoruz da…

Bilmeyince, hesap – kitap – plan – program yapamıyoruz…

-*-*-

Türkiye verirse…

Türkiye verdiği zaman da bizi yönetenlere hiç güven duymuyoruz…

İnanmıyoruz…

-*-*-

Mesele sadece yeni tip koronavirüs salgını, aşılanma veya bütçe ya da nüfus meselesi de değildir…

Kaç şeker hastamız var?

Kaç koah hastası var?

Kalple ilgili en son ne zaman araştırma yapıldı?

Kalp hastalıkları ile ilgili ne biliyoruz?

Peki kanser – ki galiba en örgütlü olduğumuz hastalık cinsi budur; bu konuda ne biliyoruz ve ne yapabiliyoruz?

-*-*-

Sigaraya bağlı ölüm rakamını biliyor muyuz?

“Covid – 19 şu kadar günde şu kadar kişiyi öldürdü” diye bir rakam veriyorsunuz ama 20’li, 30’lu, 40’lı yaşlarında gençlerin “tak” diye kalpten ölümlerinin Covid – 19 ile ilişkisi olup olmadığı konusunda halkı aydınlatabilecek bir potansiyeliniz var mı?

-*-*-

Kendimle ilgili bir şey söyleyeyim!

The European University of Madird adlı İspanyol üniversitesinde uzmanlar yarım milyondan fazla şişman insanı araştırmışlar ve şu saptamayı “kesin” noktaya vardırmışlar: “Bir kişi hem şişman hem de sağlıklı olamaz!”

Bu zaten biliniyordu değil mi?

Elbette biliniyordu ama şimdilerde “ispatlandı”…

“Şişmanım ama sağlıklıyım” diye bir şey yoktur!

Şişman mısınız?

Evet!

Ben çok şişmanım!

Yüksek tansiyon ve şeker sorununuz gelişebilir!

İkisini de kontrol etmek için çırpım çırpım çırpınıyorum!

Peki, KKTC Devleti bu konuda ne yapıyor?

Ne yaptı bugüne kadar?

-*-*-

“Egemen eşit iki devlet” mi diyorsunuz?

Kimse kusura bakmasın; 53 yaşındayım, sigorta emeklisi olabilmek için, hünküre hünküre ağlamak dışında yapacak fazla bir şeyim yok!

“Zamanında sen de devlet memuru olsaydın” diyenleri işitir gibiyim!

Doğru!

Çok doğru!

Ama KKTC demek ki pek doğru değil!

Emekliliğim bir yana; eğer patronum sigorta primlerimi geciktirmişse; ya gidip kavga edip işsiz kalacağım ya da hasta olursam, hastaneye gidemeyeceğim!

“Özele git!” mi diyorsunuz?

Güzeeeeeel!

-*-*-

“Egemen eşit iki devlet” derken; “Önce siz devletimizi tanıyın” diye federal çözüm isteyenlere kızarken, beni sosyal güvenliğim, sağlığım konusunda rahatlatan tek şey; cebimdeki “British” ve “Turkish Cypriot” şeklinde “tanımlandığım” iki pasaporttur, hatırlatırım!

-*-*-

Çoooook eskiden de bu tartışmaları yapmıştık…

Lütfen bizi 30 sene geriye götürmeyin…

Yazıktır!

Bir kardeşiniz, bir vatandaşınız, bir arkadaşınız ya da nefret ettiğiniz biri de olsam; “aman hasta olursam, iyi ki Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportum var, gider Makarios Hastanesi’ne yatırım” diye rahatlıyor olmam ya da “emekli olamayacağım, iyi ki İngiliz Pasaportum var, çeker giderim, Kraliçe veya oğlu ya da torunu bana bakar” diye düşünmem; gerçekten sizi rahatsız etmez mi?

Yoksa “geber” mi diyorsunuz?

-*-*-

“Devletimizi küçük düşürdü, vatandaşlarımızı Türkiye’ye karşı kışkırtıyor” diye saçmalayacak olanlara da önceden şunu belirteyim; “Şahsi düşüncem, kesinlikle federal çözüm olmakla birlikte; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gocunmadım, gocunmam da; tam aksine şeref duyarım”…

Hani, bağlayacaksanız, bir an önce bağlayın ama bir çözüm şarttır!

Dediğim budur!

İyi Pazarlar…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu